Your Cart

Jön Türkler, II. Abdülhamid ve İslam Birliği Politikaları Üzerinden Devletin Sürdürülebilirliği

Jön Türkler, II. Abdülhamid ve İslam Birliği Politikaları Üzerinden Devletin Sürdürülebilirliği
04-06-2016
Jön Türkler, II. Abdülhamid ve İslam Birliği Politikaları Üzerinden Devletin Sürdürülebilirliği
04-06-2016

SEMİNER: DEVLETİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ

TÜSHAD’ın düzenlediği “Jön Türkler, II. Abdülhamid ve İslam Birliği Politikaları Üzerinden Devletin Sürdürülebilirliği” konulu seminer 4 Ağustos Perşembe günü THY Genel Müdürlük VIP Salonu’nda yoğun bir katılımla gerçekleşti. 15 Temmuz’da Millî İradeye ve Devletimize karşı yapılan en hafif tabiriyle “hain” kalkışmanın henüz sıcaklığını koruduğu günlerde icra edilmesi sebebiyle seminerin konusu ayrı bir önem kazandı.

Devletin sürdürülebilirliği, klasik ifade ile “Devletin bekası” meselesi Türk siyaseti için yeni bir kavram değildir. En başından günümüze Türk siyasi tarihi devlet ve bekası uğruna yapılabilecek fedakârlıkların sonsuzluğuna şahit olmaktadır. Bunun en son ve güncel örneği de aziz milletimizin 15 Temmuz’da meydana gelen darbe kalkışmasına karşı gösterdiği kahramanca fedakârlık ve muhterem Cumhurbaşkanımızın dik duruşudur. Bu bağlamda ne darbeler yenidir, ne girişimler, ne de bunları engellemek için alınagelen önlemler. “Sürdürülebilir devlet” başlıklı seminer, herhangi bir güncel siyasi meseleye dokunmadıysa da, tarihin tekerrürü dinleyicilerin dikkatinden kaçmadı. Dönemin muhalif grubu olan, evrimci, devrimci ya da İslamcı Jön Türkler, dönemin ana aktörü olan, “Uluhan mı Kızıl Sultan mı?” tartışmalarıyla Osmanlı Devleti’nin en çok konuşulan Sultanı II. Abdülhamid Han ve İslam Birliği Politikaları üzerinden bunlar arasındaki kavga, günümüz siyasi sorunlarına farklı bir pencereden bakılmasını sağladı.

Viyana Üniversitesi Siyasal Bilimler ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde “1908 Öncesi Jön Türk Basınında İttihad-ı İslam” konulu doktorasını tamamlayan; bu konudaki araştırmalarını Arapça ve Farsça kaynaklardan yaparak İngilizce’ye çeviren; Avusturya’da Almanca dilinde sunan ve bu arada daha birçok yazı kaleme alan müstesna bilim insanı, ülkemizin güzide bir kurumunda yönetici ve aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarında gönüllü hizmetler veren Dr. Hatice Yentürk’ün bu fevkalade sunumundan bazı kesitleri aktaracak olursak:

ORTAK DÜŞMAN: O dönemin fraksiyonları arasındaki tek ortak nokta II. Abdülhamid düşmanlığı olmuştur.

MEDYA: II. Abdülhamid, İslam birliğini politik bir araç olarak kullanan ve kamuoyunu yönlendirmek ve başa çıkmak için basınla direk ilişkileri olan ilk padişahtır.

SİYASET: Osmanlı Devleti’nin en çok konuşulan Sultanının politikasının ana ilkeleri, batılı devletler arası rekabeti körükleyerek onları birbirine düşürmek ve Müslümanlar arası kardeşliği pekiştirmektir. Abdülhamid’in İslam birliği politikaları dinî değil siyasi amaçlar gütmektedir. Bu siyasette çağrı “İslam tehlikede”, sebep “Batılı Hıristiyan güçler” ve aranan çare de “Halifenin etrafında toplanmak”tır. Bu sade formül gerçekten geleneksel olarak kriz ve felaket zamanlarında bir kurtarıcı beklemeye şartlanmış olan dünyanın değişik yerlerindeki milyonlarca Müslümana cazip gelmiş, bilhassa sömürge altındaki İslam ülkelerinde milli kimliklerin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. İslam birliği fikrini tatbik edebilmek için en önemli ihtiyaç, tüm Müslümanların etrafında toplanabileceği bağımsız ve güçlü bir halifenin varlığıdır.

İMAJIN SULTANI: Halkını çok iyi tanıyan Sultan II. Abdülhamid, gerek modernist, gerek İslamî tüm imaj unsurlarını propagandası için başarıyla kullanmış, bu noktada son derece zayıf olan Jön Türkler ise o böyle yaptıkça, halkı bu boş imajlarla kandırdığını iddia ettikleri Sultan’a daha da öfkelenmişlerdir.

HİCAZ DEMİRYOLU: II. Abdülhamid’in en büyük hayali olan ve hem İslam birliği hem modernizasyon bağlamında önemli bir sembol olan Hicaz demiryolu, ümitsiz dünya Müslümanları için hem kendilerine inanmalarının, hem halifeye güvenmelerinin mühim bir yoludur.

EĞİTİM: II. Abdülhamid eğitimin modernize edilmesine hususi önem göstermiş, memleketin her tarafında açtığı modern okullarda okuyan kız çocuklarının fotoğraflarıyla dünyaya modern bir imajla çıkmıştır. Öte yandan kabilelerin devlete bağlılığı için Kürt ve Arap şeyhlerinin çocukları İstanbul’a getirilerek Aşiret Mektepleri’nde okutulmuş, yetişen bu nesil gittiğinde memleketinde devletin temsilcisi olarak üst düzey görevlere getirilmiştir. Diğer yandan Berlin’den Afrika’ya, Dünya’daki tüm uluslararası kongrelere katılınması ve bu yolla medeni milletler liginde imajı vermeye dikkat edilmiştir. Tüm bunların yanında sadece lisanslı kitapların basılabildiği bu dönemde sansür son derece yaygındır.

SONUÇ: II. Abdülhamid’i, dönemini, mücadelesini ve Jön Türkler’i anlamak, Türk siyasi düşüncesini anlamanın ön şartıdır.

Bu başarılı ve faydalı sunumu gerçekleştiren Dr. Hatice Yentürk’e TÜSHAD ve katılımcılar adına tekrar teşekkür ediyor, faaliyetlerimizin ülkemiz ve milletimiz adına hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyoruz.

İnternet sitemizi daha iyi kullanabilmeniz adına çerez kullanılmaktadır, çerezler hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilmek adına Çerez Politikasını okuyunuz.